12 Ekim 2020 Pazartesi

Sosyal fobi, sunum korkusu ve günlükvari yine iç döküş:

Başka bir şey anlatacaktım ama sanırım gündelik yaşadığım durumları, ruh hallerini pek kimseye anlatamadığım için yine bir durum güncellemesi ve günlük yazmış oldum: Yazı çok uzadığı için diğer kısımda sizin de ilginizi çekebilecek başka bir şeyden, türk dizilerinden bahsedeceğim, oraya bağlayacaktım zaten, ama çok uzun olmaması gerekiyor: 

Ama önce uzunca iç döküş, hayatımdaki sıkıntılar vol bilmem kaç, yatay geçiş sonrası pişmanlık ve korkunç akrabalar: 


                                                     Rumpelstiltskin (ouat)

Bugün uzun zaman sonra okulda bir derse katıldım, online evet. Ondan bahsedeyim, o kadar yatay geçiş dedim, ettim ama geçiş yapmadım. Ve hani 'yapmadım' tek kelime ama öyle olmadı, o son gün çok sancılı geçti, yazı tura atıyordum en son ne yapacağım diye, ama yazı çıktıysa da turayı yaptım. :) Bknz: Zar Adam. 

Çok stresliydi, karar verememek en büyük zaafım oldu, stres yumağı bir durum. O gün bir de hemen pişman olup, ben aslında kayıt yaptırmak istiyorum o okula, mümkün olamaz mı diye yeniden yeniden sordum, olmadı. Ve evet pişman oldum. Bu kadar üzüleceğimi bilsem, çok daha net ve kolay karar verirdim dedim kendime. Neden o şehre gitmedim, neden cesaret edemedim diye çok üzüldüm ve dünya başıma yıkılmış gibi geldi, ben epey bunun tesirini yaşarım dedim hatta. Nedense bir iki iş daha yapmam gerekiyordu falan onlarla oyalanınca o gün, yine üzülmeyi unuttum ya da erteledim. 



Ertesi gün de aylardır görüşmediğim kuzenimle görüşecektik, yani kabul etmek zorunda kaldım çünkü o beni hiç çağırmaz bir yere normalde, hem nezaketsizlik de olur gibi geldi. Ki şimdi kabul etmesem başka zaman benim onu yine çağırmam gerekecekti ve ben birilerini çağırmaktan çok yoruldum, bahaneyle kırk yılda bir aramış, buluşalım demiş, mecbur buluşayım dedim. Bir de o kuzene karşı bir soğukluk da hissediyorum, bana pek ilgili davranmaz, konuşabileceğimiz ortak konular da pek yoktur vs. hani o beni aramasa ben artık onu aramıyorum zaten ve beni birden arayınca bir şüphelendim, annesiyle arada gerilimler var çünkü, affedemediğim bazı konular var, akrabalık ilişkileri yoruyorsun. :) Ben annemden çok tepkiliyim bu konuya, haksızlık yapıldığını düşünüyorum, bizim ev de gerilimli zaten, ye gereksiz bir soru sorarsa, ya teyzem git bir onunla buluş dediyse vs. kafamda kırk tilki döndü, şüphelendim ve gergindim. Neyse birileriyle buluşacağım için o özel sebeplerden,sorunlardan ötürü de sevinemedim. Covid meselesi de hep aklımdaydı, daha bir gerildim o gün. Öyle pek iyi geçmedi, kötü geçmedi ama, işte, yine de çekiniyorum hala, bir kez daha ararsa halen çekinebilirim.



Şu akraba meselesi de şöyle: hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar, annem de yufka yürekli, ciddi şekilde tepki veremediğini düşünüyorum. Onlara kalsa hala hala çay içelim, hiçbir şey olmamış gibi görüşelim, şaka gibi. Benimle de görüşmek istemişler, ben artık onların yüzüne bakmam ve haberleri yok bundan evet. 



 

                                                                    

Okul, sunum: 

Okula döneyim, bugün zoom açıldı, ben ilk kez kullanıyorum, yanlışlıkla kameram, mikrofonum açılır diye epey bir gerildim zaten. Hoca iyi de, yine sunum hazırlamalı bir ders, arkadaşlar kimsenin sosyal fobisi yok mu allah aşkına, neden ders programlarını hep böyle ayarlıyorlar? Ama bu okulun çoğu hocası, dersi böyle, hata bende işte. Okula dönüyorum artık meşgul olacağım diye sevinemedim. 

Diğer okulda böyle olaylar pek olmuyordu keşke oraya gitseydim evet, gerçekten zor benim için bu olaylar, mikrofonla konuş bile zor, bir de kamera, ben ağlarım ama. :(

Bu okulda kaldığıma ekstra pişman oldum, ve umudum olmasa da son bir mail atayım dedim, süre geçti ama 'hiç mi kayıt yaptıramam' konulu ama kimin umrunda olur ki... Zaten diğer öğrenim süresi ile ilgili, normal ve çok haklı maillerime bile yanıt yazmadılar onun da etkisi var işlerin böyle olmasında. 

Bu dönemki okul macerası grup ödevleri artı sunumlarıyla çok üzdü beni yine, hiç sevinemiyorum hatta sadece stres var. Sadece ders çalışmak bile yoruyor zaten, bir de bu ders yükleriyle yarabbim... :(

Hiçbir zaman göz önünde olmayı sevmedim, ilkokuldan beri hep sunum yaptırılır aslında okullarda, ben hep zorlanarak da olsa yaptım ama hala hoşlanmıyorum cidden ben bu meseleden. Neden hepimiz kendimizi böyle göstermeye çalışmak zorundayız? Ben bunun zorbalık olduğunu düşünüyorum. Bir de psikoloji bölümü, ne bileyim, insanların aklına neden bazı insanların bu konuda ekstra zorluk çekebilecekleri gelmiyor, yok illa ki, yapacaksın. Sadece ingilizce sunum üzerine bile ders var, onu bayılsan da yapmak zorundasın, dersin konsepti tamamen bunun üzerine kurulu. Bir de tartışma üzerine ise ders, öyle spontane ingilizce konuşmak da ekstra stresli, allahım sen sabır ver... 



Yani şu anki yüz ifademi şöyle tarifleyebilirim: Yüzüm yana doğru eğik, 'gerçekten mi?' yüzü var, 'yapma canım, yanarız' da olabilir, (biraz mizah) ya da 'hayır ya, nolur olmasın'. Tarifleyemedim evet.



İnsanlarla iç içe olmak çok korkutucu, hayır beni eleştirirler diye değil, iyi bir şey bile demesinler, cidden ben göz önünde olmayı sevmiyorum, geriliyorum, çok stresli. Şimdi hepsi farklı platformlardan ders işleyecek, kimisi gruplara section'lara ayıracak sınıfı, ben daha ders programını tam olarak yazmadım bile hepsini takipte kalmak gerek. Ama cidden... Neyse bir de başlayınca ödevler dersler tam başlayınca iyice ağlarım ben artık. 

Bu konuda bildiğim kadarıyla ilaç desteği alıp epey iyi etki gören var, onun haricinde bilemiyorum, agorafobide falan da yüzleşmek gerek hep deniliyor. Tamam da korkunç olan o zaten, saçma geliyor bana, yüzleş işte diyorlar. Kademe kademe korkularla yüzleşme olayı var, ama kalabalıkla konuşmanın kademesi nasıl olur bilmiyorum. Belki birebir tekil kişilerle de iletişime geçmekte sıkıntı çekiliyorsa öncelikle birebir konuşmaya çalışmak bir adım olabilir. Ama ben hala reddediyorum bunu, sunum, tartışma, tartışma liderliği zorbalıklarına son verilsin!




Teşekkürler. 🌷





7 Ekim 2020 Çarşamba

psikoloğa gideceğim ama hangi birine, nasıl seçim yapılır, başımıza neler gelebilir

 :D 

küçük bir iç döküş: 

Ağlanacak hale gülmek... Ben yine dertleşiyorum biraz da bilgi vereceğim.

Bilgi vermeden önce ben de psikoloji okuyorum, sadece duyumlarım üzerine değil her şey, kendi yaşadığım kişisel tecrübelerden de bahsedeceğim: 



Psikolog ihtiyacım var ama hangi birine gideceğim, nasıl seçim yapacağım... Gerçekten bilemiyorum. Yaşadığım yerde o kadar da seçenek yok aslında ama artık online terapi yapmaya başlayan psikologlar var, seçeneklerim çoğaldı ama bilemiyorum altan... Farklı şehirlerden psikologlarla da görüşebilirim hani ama seçeneğim çok olursa şoka giriyorum ben... Bir de banka hesabıyla falan uğraşmak zor olacak benim için sanırım. Nispeten özgeçmişi iyi gözüken iki psikolog terapist buldum bu şehirde, sanırım onlara gideceğim. :(

Online terapi çok iyi bir seçenek aslında, benim görüştüğüm bir psikolog tercih etmiyordu, taşınmak zorundaydık, ayrıldım. Burada da doğru düzgün psikolog bulamayınca kaldı öyle. 

Devlete de gittim, gitmedim değil ama kendini geliştirmeyen insanlar var genelde orada da, öyle otururlar sadece, terapi yapabilenine denk gelmedim, üç dört kere denedim. Şansınıza iyi olana da denk gelebilirsiniz belki tabi, ama kendinizi hazırlayın. 

Hani nasıl seçeceğime dair fikirlerim var ama karakterimden dolayı kararsızım sadece, biraz size de yardımcı olayım: 

Psikolog nasıl seçilir 

Biliyorsunuzdur bence ama, özgeçmişine bir bakın, hangi okulda lisans, hangi okulda yüksek lisans almış. Yüksek lisans almış olmasına dikkat edin. bunun haricinde sertifika programlarına katılmış psikologlar da oluyor ama tek başına yeterli olmadığı da söyleniyor, yine de iyi bir sertifika programına katılmışsa telafi edebilir belki. Hakan Türkçapar'dan bilişsel davranışçı terapi (BDT) mesela ya TPD onaylı bir program olabilir.  Süpervizyon alması da önemli. Bir de özgeçmişini ve fotoğrafını yayınlamayanlar var ne desem bilemiyorum... Güven vermiyor zaten, uzak duruyorum. Bu arada bence diplomalarını fotoğraflamaları bile lazım siteye. Uzmanlık alanlarına da bakabilirsiniz. Bence mesela daha çok çocuklarla çalışmış birine, terapi eğitimi almış olsa da o kişi, asıl uzmanlık alanı çocuklar gibi gözüküyorsa gitmeyin, ya da ilk seçenek olarak görmeyin yetişkinseniz eğer. 

Hiwell Online Psikolojik Danışmanlık ve Online Terapi (yemin ederim reklam değil)

Buna yeni denk geldim, reklam gibi oldu ama sizi temin ederim değil, yeni denk geldim ve güvenilir duruyor. Online psikolojik danışma hizmeti veriyorlar. Kadrosu çok kalabalık değil, eğitimleri yeterli gibi gözüküyor, ama bir 'vaovv' olmadım, daha bir dolu özgeçmiş gördüm çünkü ama onlar da çok yoğundu gerçi. Bir de takıntılarım var, kadın olsun istiyorum mesela, evet cinsiyetçilik, çok çok genç olmasın istiyorum falan, hepsi bir arada olmuyor... Yine de reklamını yapayım dedim. Bilkent, Boğaziçi gibi okullardan mezunlar görebilirsiniz. İlk danışmanlık seansı ücretsiz, bu avantajlı gelmişti, bahsedeyim dedim, ben birebir denemedim. Ve yine instagramda falan bir psikoloğa denk gelseniz, o kişinin takip ettiklerine bakarsanız yine denk gelebilirsiniz diğer psikologlara da. Gizem Sürenkök aklıma geldi kendisi terapi yapmıyor ama bir önerilenlere takip listesine bakabilirsiniz belki. Online terapinin faydalı olduğuna dair çalışmalar da vardı. 

İyi yorum almasına güvensek mi

Hani psikologlar hakkındaki iyi geri dönüşler de önemli, yorumlara bakmak gayet mantıklı yine de siz iyi bir tecrübe yaşamayabilirsiniz sanırım. İyice moralinizi bozacağım sizin de. : D 

Sadece birisi bundan da bahsetmişti, ve bana da doğru olabilir gibi geliyor, yüzde yüz ihtimalle hoşnut kalmayabilirsiniz. Yorumlar da belki güvenilir olmayabilir, ama siz yine de bakın tabi. :) 

İnsan korkuyor, ben korkuyorum, bence çok kişi için zor: anlatmak meselesi

En baştan her şeyi anlatmak zaten zor. Benim gibi inancınızı kaybettiyseniz hepten zor, ben yeniden de o yüzden denemedim uzun süredir, kolayca anlatırım geçecek bitecek işte dediğimde bile... Ne bileyim, çoğumuz için zor ama, bazen kendi başınıza olmuyor sanki. Siz bilirsiniz, ama çok ağır bir probleminiz olmadığında bile gidilmesi tavsiye ediliyor. 

hayal kırıklığı oluşturabilecek şeyler 

Bir de insan söyle düşünüyor: Birden kafamda ampul mü yanacak, beni ne derece etkileyebilir ki? Valla, ben de öyle düşündüm. böyle düşünüyorsanız bence zaten dediğiniz gibi inancınız biraz körelmiş benim gibi :'), anlıyorum, ne diyebilirim... Belki benim gibi daha maddeci, materyalist birisiniz, kelimelerden ya da sorulardan o kadar da etkilenmeyeceğinizi düşünüyorsunuz, ya da her şeye küstünüz, genel olarak şüpheci birisiniz belki de. Bunların hepsi ya da bazıları sizde de olabilir. Bence 'iyileşmeye ya da işe yarayacağına inanmak' önemli. Literatürde de geçer: danışan kişinin terapiden faydalanabilmesi, biraz onun buna hazır olmasına bağlıdır. Bundan neden bahsettim size, biliyorum zor ve zaten takatimiz yok belki ama kendimizi biraz inandırmaya çalışarak gidelim oraya. :')

Hep ben mi konuşacağım, sabırlı olmak: 

Belki biraz da beklentileri düşürelim, zaten ilk seansta bize nasıl bir yol çizeceğini söyler terapist, biraz sabretmek gerek sanırım. Mesela hep söylenir, ilk seansta neredeyse sadece hep ben konuştum, terapist hiç bir şey demedi, iki saniye konuştu sadece vs. Sanıyorum ki bu olabilen bir durum. 

Hatta ilk iki seans sadece seni dinleyeceğim diyen de vardı, sabırlı olmanız gerek. :') 

kişisel trajikomik anılar: 

Ben kendi başıma gelenlerden bahsedeyim kısaca, özgeçmişini detaylı inceleyemedim, en uygun ücretle oraya gidebiliyordum, özel bir hastaneye gittim. Kadın benimle sohbet eden altın günü teyzesi gibiydi, moralin bozuksa oje sür falan dedi... Hani hiç yerinde bir şey de değildi, şaka amaçlı bile söylenmez. Giderdi kendi çocuğunun problemlerinden falan bahsederdi, bir nereye düştüm ben dedim, iki seanstan sonra ayrıldım. Hani siz bu kadarına denk gelmezsiniz ama bariz böyle bir durumla karşılaşırsanız gönül rahatlığıyla kaçın. : D 

Bir tanesi iyi okullarda master yapmıştı, ama çok sert geldi tavrı üslubu, gerçi çok da değil ama çekindim. Futbol takımı direktörüne benzetti kendisini, küçük bir detay belki ama çok itici geldi, futbol hafızamda iyi kodlanmış bir şey de değil nitekim. Sürekli verilen ödevleri düzenli yapmazsam, bir ya da iki hafta ceza alacağımdan, seansa bir haftalık ara vermem gerekebileceğinden bahsetti ve tabi ki gözüm korktu. Bir de gereksiz fabl gibi bir şey anlattı. Genelde danışanlar konuşur ya, tam tersiydi hep o konuştu. Nedense kendimi cesaretlendirmeye çalışsam da devam edemedim, sonra da biraz pişman oldum. 

Bir tanesi de kendisine gitmedim de, iyi yorum alan birisiydi, ama bazı küçük dini detaylar vardı sosyal medyasında, güvenilir duruyor desem de sırf bu detaydan gitmek istemedim. Kendi tercihim, ben böyle olmaması gerektiğini düşünüyorum biraz da, herkesin daha yakın hissetmesi için. Önyargılı olmazdı belki ama... işte.

psikanaliz olmasın: 

Psikanaliz şu hepimizin adını en az bir kere duyduğu Freud'la başlıyor esasında. Çocukluk, psikoseksüel evreler vs. Psikanaliz çok uzun süren bir terapi biçimi, aylar, yıllar alabiliyor bu süreç. Ve sizin en derinlerinize girip uzun vadede sorunlarınızı daha derin bir şekilde çözdüğünü söylüyor ama çalışmalar bunu o kadar da desteklemiyor ya da günümüzde çok tercih edilmiyor bu. Hangi terapi kullanılıyor daha çok, bdt, davranışçı terapiler. Konunun uzmanı değilim yine de en kabul gören genelde tercih edilen yöntem bu, psikoloğa da daha kısa süre gitmiş oluyorsunuz, zaman tasarrufu. 

param yok. çok saçma :( 

Size kesinlikler katılıyorum, benim için de öyle. Bakmayın öyle anlattığıma. :( Ücret ödemek büyük sorun. Benim de gelir kaynağım yok, olsa bile iki yüz liradan ayda sekiz yüz lira birçoğumuz için çok çok fazla. : ( Ve genelde hakkında iyi yorum olanlar, cv'si iyi gözüken psikologların kaşesi çok yüksek. İnanın ben de bilmiyorum. Böyle olmamalıydı diyebiliyorum, bu da bir sağlık meselesi. 

Diyorlar kı, 'nelere nelere veriyorsunuz o parayı, hem sağlığınızla ilgili ödeyin işte' 

Bilmiyorum bu insanlar TC'de mi yaşıyorlar gerçekten, buna bir şey dediğimiz yok zaten, bence de sağlık meselesi, ben dertliyim zaten, yahu param olsa ben vereceğim zaten. Ama kolay mı sekiz yüz lira, sekiz yüz. :( Asgari ücret ya da onun bir tık üstüne çalışılmıyor mu, çok kişi için çok para bu. 

Neyse üniversitedeyseniz, oradaki danışma merkeziyle görüşmeye çalışın, onda da sıra sorunu olabiliyor, bu arada devlette de çok geç randevu veriyorlardı, bir aya neler neler olur... Bir ay ne demek. :( 

Ya da çekinmeden, zor da olsa öğrenciyim hani indirim  yapabiliyor musunuz diyin, sanırım böyle yapan, yardımcı olmak adına seans ücretinde indirime giden psikologlar var.

 Umarım daha iyi hissedersiniz, özellikle bazı dönemlerde çok acil ve kötü koşullarda kalabiliyor insan, hemen ulaşabilirsiniz umarım birilerine. 

Okuyanlara teşekkür ederim, iyi hissetmenizi, ne demekse :d, diliyorum. Ya daha normal, panikliler anlar beni. Size iyi gelebilecek kelimeleri bulabilmeyi isterdim. 

Sevgiyle. 🌺

Size şarkı bırakayım: 






5 Ekim 2020 Pazartesi

Return of Superman, çocuklar

Merhaba. 🌿

Seunjae bu sevimli çocuğun adı, kalp kalp. 💗

Ben bu programı 2019 yaz tatilinde çok izlemiştim hani 2019 yazı eşittir bu program benim için. 
Eğlenceli naif bir program, çocuklar babalarıyla 48 saat yalnız kalıyorlar, babalar çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayıp onlarla aynı zamanda eğlenceli vakit geçiriyorlar. Çocukları çok seveceğinizi düşünüyorum, kesinlikle sevimliler küçük bir diyalog bir kelime bile gülümsetiyor insanı bazen. Senaryoları daha sıkıcı bulursunuz, öyle söyleyeyim, dizi senaryosundan daha güzel tepkiler, diyaloglar mevcut. Bazen farklı ülkelere de gidiyorlar, ya da aileler bir araya geliyor etkinlikler vs. yapıyorlar. Huzurlu cidden, keşke ailelerimiz böyle olsa. :)



Seola-Sua-Sian

O yaz tatilinde seol-sua-dae üçlüsünü izlemiştim ben daha çok, prankster, şakacı bir babaları vardı, özellikle en küçükleri Sian'ın başına gelenler...  Babaları çok muzip bir adam, aslında beş çocuklu bir aileler ama en büyük ikizleri pek görmüyoruz onlar okullu.

Ek parantez: (Programdaki çoğu çocuk altı yaşından küçük hatta bebekken başlıyorlar çekime bazen. Hani her yerde kamera olması nasıl etkiler bilmiyorum ama çocuklar pek sorun yaşamamışlardı, kameramanlar küçük çadırlarda kalıyorlar. Böyle gerçekten mutlu huzurlu aile profili çiziyorlar bir de, izlemesi huzur verici. Bazen aileler bir araya geliyorlar programın başlangıç yıl dönümlerinde vs. epey seviyorum.)

Neyse, Sian'ın dört ablası var ama biz iki küçük kızı ve Sian'ı görüyoruz daha çok, ikizler ve Sian arasında çok az yaş farkı var, üçüz gibiler daha çok. İkizler azıcık yaramazdılar başta ama çok da değiller aslında, Seola ikizlerden büyük olanı biraz 'sassy' bir tip, lafını esirgemez, komiktir, cesurdur, heybetlidir. :D Aklıma Weightlifting Fairy geldi... Sua, ikizi, bir tık daha içe dönüktür, kıvır kıvır saçları vardır, yemek yemeyi sever, anaç bir yanı vardır, caretaker'dır. Sian, biraz sessiz, evin küçüğü olduğundan sabırlı olmayı ve kendisine sıra gelmesini öğrenmiş, kaybetmeyi içten içe pek sevmeyen ( çocuklarla çeşitli oyunlar küçük turnuvalar falan olduğunda görüyoruz.) tatlış bir çocuktur. 

                                                                    Seola.


Sian ( takma adı Daebak, bebeklik ve bir yaş, iki yaş civarlarında herkes Daebak diyordu, anlamı 'inanılmaz' sanırım.)

                                                              Sua 

 Babaları milli futbolcu bu arada, epey tanınan bir isimmiş: Lee Donggook. Sıcakkanlı bir adam epey, ama disipline de ediyor çocuklarını, korkuyorlarsa bir şeyden üzerlerine gitmeleri gerektiğini söylüyor, hatta kendisini örnek alsınlar diye köpek balıklarının olduğu bir akyarvuma girmişliği var, disiplin ve 'yapabilirsin, başarabilirsin' mottosunu vermeye çalışıyor. Bazı şakaları bana biraz fazla geldi gerçi, pek acıması yok bazen. :D İzleyip, siz karar verin.         

Seunjae                                                


Ve Seunjae... Babası eski bir kpop grubu üyesi, doksanlardan ama epey eski, birinci nesil. Grup dağılalı yıllar oluyor, grubunun adı Seckskies. Neyse, bu adam biraz utangaç çekingen biri gibi, nasıl oldu da sahneye çıktı dans etti şaşırıyorsunuz. Seungjae ise acaip dışa dönük sosyalleşmek isteyen bir çocuk. 


Empati sahibi, birisi ağlıyorsa üzgünse hemen ağlar, dayanamaz, arkadaş edinmek ister, çocuklar gördüğünde hemen kendini tanıtır, hayvanları gördüğünde selam verir. Dinozorlar uzmanlık alanırdır, tyrannasourus, ben sadece aklımda bunu tutabildim ama o diğer dinozor türlerinin hemen hepsinin adını bilir, dinozorlarıyla banyo yapar, yemek yer. Kelime haznesi geniştir, yaşıtlarından biraz daha önde olduğunu söylemiştir psikolog. Yaşlı insanları ve genel olarak insanları sever. Evet, çok övdüm gibi oldu, ne yapayım, durum bu. Her güzelin bir kusuru olur, babasıyla bazen çatışırlar, ama daha çok şaka amaçlı takıldığını düşünüyorum, baba seni sevmiyorum dese de, babasını sever. Tek takıldığı kişi babasıdır. :D Annecidir biraz, e öyle olsun zaten, ama babasını da sever, zamanla ilişkileri daha da derinleşir. 


   
    Seçmesi de zor, rastgele seçtim. 




Valla seçemedim, umarım beğenirsiniz, daha da eğlenceli videolar var ama onları sonra izleseniz daha iyi bence. Kısa kısa videolar zaten, önerilenlerde çıktıkça izlersiniz. :) 

Aaaa bir de, onların videolarını daha az izlemişimdir ama, bir ablayla kardeş var, onlar da tatlılar, küçük olan hep bir oyuncakla dolaşıyor: 


Bu videoda da olduğu gibi, ünlü isimler çocukları ziyarete gelip, onlarla ilgileniyorlar. Lee Dong Wook'lu bölümler epey iyi: birkaç kez buluştu çocuklarla. Goblin'in Grim Reaper'ı:



Seo Kang Joon için:
 

En yazmak istediğim yazılardandı, okuyan herkese teşekkür ederim, umarım siz de beğenirsiniz. Kafa dağıtmalık tam, bir şans verin bence.
Hepsinin bir arada olduğu turnuva bölümü eklesem mi bir de:

Sevgiler. 
aaa bir de, editler ve müzik seçimleri çok yerinde ve komik olabiliyor, kurgu ekibini tebrik ediyorum. :) (kbs duy sesimi!) 
Son ekleme: Babalarının çocukluklarını geçirdikleri yerlere gitmeleri de çok güzeldi, babalarının gittiği okullara gidip, öğretmenleriyle sohbet bile ettiler, çok naif bölümlerdi onlar da. Link bulamadım. :(



LİSE İÇİN ÇİN'E GİTMEK, A Love So Beautiful ve Diğerleri

Kısa bir iç döküş:
Arkadaşlarım, okul ve ders mevzusu benim için üzgünüm şu an çok karışık, ağlıyorum, yatay geçiş için kayıt yaptırsam mı ikilemini şu son günlerde yaşayan, yaklaşık aylardır hatta yıllardır resmen ders çalışmamış bir birey olarak üzülmekteyim. Her türlü yeni okul dönemine hazır değilim, ders çalışmayı unuttum, stresliyim, planlı düzenli bir insan olmayı unuttum, daha da detaya inmeyeyim ama korku stres ve şaşkınlık var şu an. Kendimi geçip hemen yazının konusuna geçiyorum: ( Ve ders çalışmayıp bu yazıyı yazmaya başladım...





Dinlediğiniz için teşekkürler... 



 

Lise için Çin'e gitmek, Liseli Olmak, Nostalji Duygusu, Bisiklete Binmek ve Bazı Bilimum Naif Şeyler

Bir alt ve uzun başlık daha olsun, ne olmuş... Tamam, başlayalım:

.Neden lise dizileri ilgimi çekiyor? 
Ben yirmi üç yaşında bir insan olarak, lise yıllarını nostaljik hislerle izlemeyi seviyorum. Hayır lise yıllarım öyle pek renkli ve özlenesi geçmedi aslında ama üniversitedeki depresyonlardan sonra kıyas yaparsam bir tık daha iyi ya da düzgün hissettiğim bir dönemdi, belki biraz o yüzden o dönemler ilgimi çekiyor. Üniversitenin bir öncesine dönmek istiyorum belki de, üniversite sınavı stresi olmadan tabi. :D
Üniversite demek, tercih demek, yetişkinlikten önceki son basamak demek, yani benim için her şeyin sonu. :D Lisede ise tercihimiz yok pek, ders müfredatı kesin, herkes aynı sınıfta, tek bir binada, somut olarak bile daha net, daha tekdüze, bana güven veriyor bu sanırım. Karar vermekten ve belirsizliklerden ucu açık şeylerden hoşlanmam çünkü. Bu biraz depresiflik de içeren şimdinin yanıtı. Geçmişteki, çocuk ben de liseli işlerini severdi:
Çocukken büyümek isterdim, liselilere çok özenirdim, üniversitelilere de tabi. Oradaki arkadaşlıklar, öyle bir tık daha büyük olmak, fiziksel olarak da, evet sınıfın kısalarındandım,



 oradaki ilk aşklar, toz pembe gelirdi, merak ederdim, mutlu son gibi. Büyümek büyülü gibi gelirdi epey, bilmiyorum ya çok özenirdim. Hello Peter Pan. 

. Neden Çin, ne alaka, anlat artık: 

 .Çin dizilerinde benim küçükken izlediğim zamanın eski gençlik dizilerinde olan bir hava var, şimdi de bunu arıyorum ben, kendim de akıllı telefonların bulunduğu zamanlarda lisede okudum ama yine de nostaljik tarafını görmek istiyorum: Takoz ya da çekçekli telefonlar, msn'in olduğu zamanlar, sosyal medya ve makyaj malzemeleri olmayan türden bir şey. Eskiyi çağrıştırsın, kasetçalar olmasa da mp3 olsun, arkadaşlıklar da işlensin, salt aşk hikayesi ya da gossip girl tarzı olmasın, mümkünse sadece zorbalıkların işlendiği negatif odaklı diziler gibi de olmasın, üniversite sınavından da bahsetsin vs. 
Benim baktığım Çin yapımı lise dizileri genelde ikibinlerin başında geçiyordu, farklı bir dönemde geçtiğini hissettiriyor mesele de o zaten, naif detaylar barındıran, 'iyi hisset' türünden yapımlardı. Mesele takoz telefon değil belki ama, sosyal medyanın olmadığı bir dönem vardı, ve farklı bir aurası vardı bence, neyse özendiğim ve çocuklukta izlediğim şeyleri bu dizilerle yeniden buluyor gibiyim. ( Bu arada sosyal medya günahtır, çok kötüdür falan demiyorum, ama bariz iyi olmayan durumlar da yaşatıyor ki, 'aura' artık pastel tonlarda değil, derdim bu biraz, hani aslında biraz estetik kaygısı bile sayılır biraz bahsettiğim) (Hani günümüzde geçen nispeten iyi bir dizi de yapılabilir ama olmuyor bence, ben beğenemedim şimdiye dek.) 

Çin Dizileri İtemleri

. Çin dizilerinde bolca bisiklet var, herkesler bisiklete biniyor arkadaşlar, çok güzel, dökülen yaprakların altından güneşli bir günde öylece sanki süzülerek geçiyorlar.
. Eşofman giymekte herkes, her dizide neredeyse mavili beyazlı eşofman takımı, epey rahat gözüküyor.
. Benim denk geldiklerimde kız karakter genelde derslerinde daha başarısız bir tip mesela, resim çizmede iyi ve bu küçümseniyor, evet tanıdık geliyor, ya da ingilizcesi iyi, ama o da yeterli görülmüyor asla. Ben dört dörtlük çok başarılı insanları izlemeyi sevmediğim için benim için nispeten iyi bir şey bile sayılır :D ama erkekler de tam tersi çok başarılı olunca hoşlanmıyorum. Bu karşılaşabileceğiniz bir klişe idi. 
. Okullarının mimarisi biraz farklı, sınıftan çıktıklarında direkt balkona çıkmış gibi oluyorlar, nasıl anlatayım bilemedim, sınıflar falan açıkta resmen. Damacanadan su içiyorlardı bir de. önemli bilgi.



 
Böyle yeşil yeşil bir yer, okulu süpürüyorlar ödev falan yapıyorlar. öğrenci gibiler yani. Bahsettiğim mimari fotoğrafı bulamadım. 
.Sınav stresinden bahsederler illa ki, bazısında aileler de vardır ama sanki çok ön planda değillerdi, bir tanesi hariç: Go Ahead

Şimdi dizilerimiz: 


A Love So Beautiful 

En önce bu dizi, en popüleri olabilir, illa ki karşınıza çıkmıştır, youtube'ta da türkçe altyazılı bölümler mevcut. Şimdiye kadarki tüm fotoğraflar da bu diziden. 2017 yapımı bir dizi, yeni hani gayet ama bence en popüleri ve benim ilk izlediğim de bu dizi. 
Platonik aşk var, erkek çocuk biraz soğuk bir tip, normalde sevmem bu konsepti ama izlemesi eğlenceliydi, kız hep peşinde koşuyordu ama bana yine de eğlenceli geldi. Arkadaşlık da var ama daha ön planda olabilirdi bence, dörtlü bir grubu izliyoruz genel olarak, baş karakterin en yakın arkadaşını sevdim ama dördüncü erkek sıkıcıydı, onların ilişkisi pek ilginizi çekmez bence. 
Dizinin son üç dört bölümü üniversitede ve daha sonraki yıllarda geçiyor, ben pek sevemedim bu durumu, güzel işlenmemiş. Yine de ilk izlediğim asya dizisi sayılır kendisi, kredisi var,  bence son bölümleri atlayıp da izleyebilirsiniz. Negatif yanlarından epey bahsettim ama güzel bu dizi, izleyin. :D

Kar yağmasını beklemek...


Bir diziden daha bahsedeyim, diğerlerini part 2'de anlatayım: 
  
Go Ahead 
Babalar ve Çocukları

Go Ahead ilk bölümleriyle ailelerin ve küçük çocuklarının ön planda olduğu bir drama dizisi gibi. İlk bölümde baş karakterlerimizin küçüklüğünü, yedi sekiz yaşlarını görüyoruz. Mahalle ortamı var, tatlı huylu, eşini kaybetmiş, erişte dükkanı sahibi bir adamın küçük yaramaz kızıyla olan hayatını görüyoruz. Mahalleye yeni bir aile geliyor, onlar da küçük çocuklarını kaybetmişler ve çok gergin, huzursuz bir ev ortamları var, evin büyük çocuğu ki o da sekiz yaşlarında, bu durumdan epey kötü etkileniyor.  Bu küçük kız o huzursuz evdeki çocukla arkadaş olmak istiyor. Üçüncü bir çocuk daha var, o da epey tatlıydı babası olmayan, iyi huylu bir çocuk. Evet daha sonra üçü yakın arkadaş oluyorlar. 
Spoiler sayılır mı bilmiyorum ama daha çok babaların çocuklarıyla ilişkisini göreceksiniz. 2020'de yayınlandı bu dizi de. Büyümüş hallerini, lisedeki hallerini izliyoruz üçüncü bölümden itibaren. 



İlk bölümler biraz üzücü gelebilir, evdeki tartışmalar, bazı hüzünlü olaylar işleniyor çünkü ama üçten itibaren biraz değişir. Evin babası cidden tatlıydı, bir konuda kızsam da kendisine, tatlı adam profili çizmişler epey, çocuklara hep yemek hazırlıyordu. Ben normalde hüzünlü hiçbir şeye gelemem ama izledim nasılsa, bence siz de sevebilirsiniz, boğmayan dramatik bir yanı vardı. 





Baş kadın karakter yine neşeli bir tip, diğerleri de fena değil ama üçü de yakın zaten, bir tanesi özellikle çok da uslu, sevimli bir tip. 
 


Bir de bu dizilerde jenerik müziği olur genelde, dizinin en başında, o böyle daha bir duygusal hissettiriyor ve dizinin içine rahatça giriyorsunuz, ileriki bölümlerden sahneler de oluyor jenerikte ama bence böyle güzel spoiler sayılsa da, sanki anılar kolejine, bir albüme bakıyor gibi oluyorsunuz. 
Hatta dizinin bitiminde de müzikler, şarkılar oluyor, ben size sevdiğim bir tanesini bırakmak istiyorum, ninni gibi, çok hoşuma gidiyordu: (Başrol oyuncusu söylüyor, sörprayzzz... :D ) 


Bu da kısa kesitler den oluşan bir video. :') Neseli, hüzünlü hissettiriyor başlangıç ve bitişiyle. Müzikli şarkılı olması çok hoşuma gitti benim. 
Okuduysanız eğer çok teşekkür ederim. Sevgiler. 🌸


From 9 to 5 / Japon Romantik Komedi (?) Dizisi

  From 9 to 5 adı itibari ile bir ofis komedisi çağrıştırıyor, öyle olduğunu düşünüyordum.  (Posterini görmemiştim tabi, baksanıza şuna : ( ...