Ana içeriğe atla

Sosyal fobi, sunum korkusu ve günlükvari yine iç döküş:

Başka bir şey anlatacaktım ama sanırım gündelik yaşadığım durumları, ruh hallerini pek kimseye anlatamadığım için yine bir durum güncellemesi ve günlük yazmış oldum: Yazı çok uzadığı için diğer kısımda sizin de ilginizi çekebilecek başka bir şeyden, türk dizilerinden bahsedeceğim, oraya bağlayacaktım zaten, ama çok uzun olmaması gerekiyor: 

Ama önce uzunca iç döküş, hayatımdaki sıkıntılar vol bilmem kaç, yatay geçiş sonrası pişmanlık ve korkunç akrabalar: 


                                                     Rumpelstiltskin (ouat)

Bugün uzun zaman sonra okulda bir derse katıldım, online evet. Ondan bahsedeyim, o kadar yatay geçiş dedim, ettim ama geçiş yapmadım. Ve hani 'yapmadım' tek kelime ama öyle olmadı, o son gün çok sancılı geçti, yazı tura atıyordum en son ne yapacağım diye, ama yazı çıktıysa da turayı yaptım. :) Bknz: Zar Adam. 

Çok stresliydi, karar verememek en büyük zaafım oldu, stres yumağı bir durum. O gün bir de hemen pişman olup, ben aslında kayıt yaptırmak istiyorum o okula, mümkün olamaz mı diye yeniden yeniden sordum, olmadı. Ve evet pişman oldum. Bu kadar üzüleceğimi bilsem, çok daha net ve kolay karar verirdim dedim kendime. Neden o şehre gitmedim, neden cesaret edemedim diye çok üzüldüm ve dünya başıma yıkılmış gibi geldi, ben epey bunun tesirini yaşarım dedim hatta. Nedense bir iki iş daha yapmam gerekiyordu falan onlarla oyalanınca o gün, yine üzülmeyi unuttum ya da erteledim. 



Ertesi gün de aylardır görüşmediğim kuzenimle görüşecektik, yani kabul etmek zorunda kaldım çünkü o beni hiç çağırmaz bir yere normalde, hem nezaketsizlik de olur gibi geldi. Ki şimdi kabul etmesem başka zaman benim onu yine çağırmam gerekecekti ve ben birilerini çağırmaktan çok yoruldum, bahaneyle kırk yılda bir aramış, buluşalım demiş, mecbur buluşayım dedim. Bir de o kuzene karşı bir soğukluk da hissediyorum, bana pek ilgili davranmaz, konuşabileceğimiz ortak konular da pek yoktur vs. hani o beni aramasa ben artık onu aramıyorum zaten ve beni birden arayınca bir şüphelendim, annesiyle arada gerilimler var çünkü, affedemediğim bazı konular var, akrabalık ilişkileri yoruyorsun. :) Ben annemden çok tepkiliyim bu konuya, haksızlık yapıldığını düşünüyorum, bizim ev de gerilimli zaten, ye gereksiz bir soru sorarsa, ya teyzem git bir onunla buluş dediyse vs. kafamda kırk tilki döndü, şüphelendim ve gergindim. Neyse birileriyle buluşacağım için o özel sebeplerden,sorunlardan ötürü de sevinemedim. Covid meselesi de hep aklımdaydı, daha bir gerildim o gün. Öyle pek iyi geçmedi, kötü geçmedi ama, işte, yine de çekiniyorum hala, bir kez daha ararsa halen çekinebilirim.



Şu akraba meselesi de şöyle: hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar, annem de yufka yürekli, ciddi şekilde tepki veremediğini düşünüyorum. Onlara kalsa hala hala çay içelim, hiçbir şey olmamış gibi görüşelim, şaka gibi. Benimle de görüşmek istemişler, ben artık onların yüzüne bakmam ve haberleri yok bundan evet. 



 

                                                                    

Okul, sunum: 

Okula döneyim, bugün zoom açıldı, ben ilk kez kullanıyorum, yanlışlıkla kameram, mikrofonum açılır diye epey bir gerildim zaten. Hoca iyi de, yine sunum hazırlamalı bir ders, arkadaşlar kimsenin sosyal fobisi yok mu allah aşkına, neden ders programlarını hep böyle ayarlıyorlar? Ama bu okulun çoğu hocası, dersi böyle, hata bende işte. Okula dönüyorum artık meşgul olacağım diye sevinemedim. 

Diğer okulda böyle olaylar pek olmuyordu keşke oraya gitseydim evet, gerçekten zor benim için bu olaylar, mikrofonla konuş bile zor, bir de kamera, ben ağlarım ama. :(

Bu okulda kaldığıma ekstra pişman oldum, ve umudum olmasa da son bir mail atayım dedim, süre geçti ama 'hiç mi kayıt yaptıramam' konulu ama kimin umrunda olur ki... Zaten diğer öğrenim süresi ile ilgili, normal ve çok haklı maillerime bile yanıt yazmadılar onun da etkisi var işlerin böyle olmasında. 

Bu dönemki okul macerası grup ödevleri artı sunumlarıyla çok üzdü beni yine, hiç sevinemiyorum hatta sadece stres var. Sadece ders çalışmak bile yoruyor zaten, bir de bu ders yükleriyle yarabbim... :(

Hiçbir zaman göz önünde olmayı sevmedim, ilkokuldan beri hep sunum yaptırılır aslında okullarda, ben hep zorlanarak da olsa yaptım ama hala hoşlanmıyorum cidden ben bu meseleden. Neden hepimiz kendimizi böyle göstermeye çalışmak zorundayız? Ben bunun zorbalık olduğunu düşünüyorum. Bir de psikoloji bölümü, ne bileyim, insanların aklına neden bazı insanların bu konuda ekstra zorluk çekebilecekleri gelmiyor, yok illa ki, yapacaksın. Sadece ingilizce sunum üzerine bile ders var, onu bayılsan da yapmak zorundasın, dersin konsepti tamamen bunun üzerine kurulu. Bir de tartışma üzerine ise ders, öyle spontane ingilizce konuşmak da ekstra stresli, allahım sen sabır ver... 



Yani şu anki yüz ifademi şöyle tarifleyebilirim: Yüzüm yana doğru eğik, 'gerçekten mi?' yüzü var, 'yapma canım, yanarız' da olabilir, (biraz mizah) ya da 'hayır ya, nolur olmasın'. Tarifleyemedim evet.



İnsanlarla iç içe olmak çok korkutucu, hayır beni eleştirirler diye değil, iyi bir şey bile demesinler, cidden ben göz önünde olmayı sevmiyorum, geriliyorum, çok stresli. Şimdi hepsi farklı platformlardan ders işleyecek, kimisi gruplara section'lara ayıracak sınıfı, ben daha ders programını tam olarak yazmadım bile hepsini takipte kalmak gerek. Ama cidden... Neyse bir de başlayınca ödevler dersler tam başlayınca iyice ağlarım ben artık. 

Bu konuda bildiğim kadarıyla ilaç desteği alıp epey iyi etki gören var, onun haricinde bilemiyorum, agorafobide falan da yüzleşmek gerek hep deniliyor. Tamam da korkunç olan o zaten, saçma geliyor bana, yüzleş işte diyorlar. Kademe kademe korkularla yüzleşme olayı var, ama kalabalıkla konuşmanın kademesi nasıl olur bilmiyorum. Belki birebir tekil kişilerle de iletişime geçmekte sıkıntı çekiliyorsa öncelikle birebir konuşmaya çalışmak bir adım olabilir. Ama ben hala reddediyorum bunu, sunum, tartışma, tartışma liderliği zorbalıklarına son verilsin!




Teşekkürler. 🌷





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZORBALIK ODAKLI ÇİN FİLMLERİ, BETTER DAYS ve CRY ME A SAD RIVER

 Merhaba. Yakın zamanda Better Days'i izledim.                                                       (Better Days'deki baş karakter) Konusunu pek bilmeden izlemeye başlamıştım, çok fazla karşıma çıkıyordu. Oscar adayı bir filmmiş ve çeşitli festivallerden epey de ödül demiş. Ancak bu film bence Oscar adayı olmak için yeterli bir film değildi, bu filmle katılmalarına şaşırdım açıkçası. Sosyal medyada "ayyy mutlaka izleyin" tarzı yorumlar görürseniz abartı olduğunu bilin ve beklentiyi düşürün. Hem bu filmden hem de daha sonra Cry Me Sad River'dan bahsedeceğim. O da kitap uyarlaması zorbalık konseptli bir film.  Better Days Cry me A Sad River  (Bu  filmin posterleri hiç güzel değildi, zar zor bir fan made yapım bile olabilir, bir şey buldum.)   Not: Aylar sonra gelen edit: Ergenler ya da işte ship yapmayı seven romantik kesim a...

GOT7, ben dinlemezdim KPOP ne oldu? Biraz da KPOP 101/ Part 1

 Merhaba! Üç saatlik diğer yazıdan sonra hemen nasıl yine yazıyorum bilmiyorum ama yine buradayım...  Arkadaşlar ben pek kpop dinlememiştim yıllar öncesinin SS501' i haricinde, Love Ya ve Ur Man kalp ben. Love Ya'yı bırakıyorum ve 2011 yılına ışınlanıyorum şu an:  Grup dağıldı, bazı skandallar da olmuş zamanında ama neyse konumuz bu değil.  Şarkıyı lütfen dinleyin.  Evet,  Aşağıdaki yazı salt hayranlık yazısı değildir: GOT7, nasıl neden 7/24 nasıl neden videolarını izledim? Bu yıl, şu şarkıyla yeni bir albüm yayınlamışlar,  pardon geçen yılın sonu galiba:  Ben yılın ilk yarısında bu şarkıyla nasıl olduysa karşılaşıyorum, ve sonra bir bağımlılık oluşuyor. Bu şarkıları haricinde o kadar da beğendiğim şarkıları var mı emin değilim, hayır var, bir saniye: Love You Better: Buyrun canlı performans:  Bunu da dinleyin pls.  Neyse bazı sınırlı şarkıları harici bütün şarkılarına kefil değilim, öyle ayılıp bayılmıyorum, hayranlar kızmasın. Evet bil...

Zaman yolculuğu temalı diziler, Japonya'dan Tayland'a PART1

 Merhaba, bu aralar artık pek sevmediğimi söylesem de zaman yolculuklu dizilere baktım çokça. AMA çok fazla diziye baktım gerçekten. İlk bölümlerine bakıp kapattım ya da sonra dönerim diye sekmelerde açık bıraktım, yüzbinbeşyüz tane sekme açık bilgisayarımda. :( Neyse, ağlamayalım. İzlediğim çoğu dizi zaman ylculuğu üzerineydi, özellikle araştırdım şimdilik kısaca geçeceğim belki güncellerim. Ve bugün Someday or One Day'in filmini izledim, onu mu yazsaydım önce ya... Onu da buraya eklerim yakında.  İlk olarak:    The Promise of Migratory Birds, 2016, Çin (Bu sadece zaman konseptli bir dizi, zaman yolculuğu yok) Önce bu aklıma geldi, 2 bölüm izledim... (Aynı anda 5 10 dizi izledim şaşırtıcı değil...) Enemies to lovers konsepti var.  Kadın evlenmek üzereyken adam kadının günlüğünü buluyor,  ve biz birden ilk tanıştıkları zamanı izliyoruz. (Hala zaman yolculuğu olmadı ben mi yanlış anladım konuyu :d) (Burada yanlış anlamışım ve fark ediyorum...) (Bkz:alt para...