19 Kasım 2020 Perşembe

Atonement (Kefaret) Filmi, Psikolojik Teoriler, Briony Karakteri

 Merhaba demeyeceğim bu sefer, kimsenin okumadığını biliyorum, sert bir başlangıç oldu farkındayım. Sadece kendi kendime konuşmaktan sıkıldım. 

Okula başladım, hocalar fazla insafsızlar, yüzbin tane çok zaman alan, ve araştırma isteyen ödevim var, buraya türkçe yazmak, ödev harici bir şey yazmak tuhaf geliyor. Ama yazıyorum, sürpriz. :D Kimse okumayacağı için sadece bana. ) :d

ATONEMENT (KEFARET) FİLMİ 

Genel Bilgiler


"Kişilik" dersi için bazı film izleme ve üzerine kritik yazma ödevlerimiz vardı, ilk fim ise Atonement (Kefaret)'di. Atonement 2007 yapımı bir film, Oscar adayı filmlerden. Bazı genel bilgileri bırakıyorum: 

Yönetmen: Joe Wright, (Gurur ve Önyargı'nın (2005) ve Anna Karenina (2012)'nin  yönetmeni)

 Oyuncular: James McAvoy, Keira Knightley, Saoirse Ronan, Romola Garai, Benedict Cumberbatch and Vanessa Redgrave.

Savaş sahneleri görüyorsunuz ikinci kısımda (2. Dünya Savaşı), ama bence çok yoğun değil bu, romantik bir dönem filmi diyebiliriz sanırım, öyle çok  tatlı, salt romantik bir film de değil.  Filmin görselleri güzel. Dizi daha çok üç baş karakter etrafında dönüyor, James Mcavoy, Keira Knightley ve Saoirse Ronan'ın karakterleri. Benedict Bey, pek başrol sayılmaz ama evet onu da saymadan edemedim. :D

Ian Mcewan, Kefaret'in yazarı:

Ian Mcewan'ın 2001 yılında yayınlanan aynı adlı eserinden uyarlanmış bir film Atonement. Şimdi baktım da kitapyurdu'na, epey bir çevrilmiş kitabı var yazarın, Kefaret de bu çevrilen kitaplar arasında, 336 sayfa, Yapı Kredi Yayınları, isterseniz okuyabilirsiniz, hala ulaşılabilir, 24 saatte kargoda diyordu: : D (Not, bu bir reklam değildir.) Yazar, 1948 doğumlu, İngiliz kökenli, "Amsterdam'da Düello" ile Man Booker Ödülü'nü kazanmış, İngiltere'nin en önemli kültür figürlerinden seçilmiş, tanınan bir yazar. Beton Bahçe, Cumartesi, Solar, Fındık Kabuğu, Sonsuz Aşk, Çocuk Yasası yazarın diğer kitaplarından.

Çok spoiler sayılmaz bence ama: 

Film daha çok bir karakterin yaptığı (bilerek ya da bilmeyerek) bir hata ve onun etkileri üzerine kurulu.

Filmin biraz daha detaylı konusu: Senaryo, plot, yine de filmin en can alıcı yeri yok, dümdüz yazdım, sonunu söylemeden yazdım: Fikir vermesi açısından okuyabilirsiniz:

 1935 yılında, Briony Tallis, (Saoirse Ronan) 13 yaşında, hayal kurmayı seven, kendince oyunlar yazan bir  kızdır, ablası Cecilia, (Keira Knightley) üniversiteye gitmiş, yirmili yaşlarda genç bir kadındır. Büyük bir malikanede yaşarlar. Ve malikanenin kahyasının oğlu Robbie Turner ( James McAvoy) diğer bir baş karakterimizdir. 











Filmin başlangıcında, Briony yine bir oyun yazmaktadır, ve gelecek misafirleri (Benedict Cumberbatch) ve abilerini beklemektedirler. Sıradan bir gün sayılır, kuzenleri de gelmiştir malikaneye. 

Robbie, evin büyük kızı Cecilia'yı seviyordur, ve o gün bu açığa çıkar, birbirlerini sevdiklerini itiraf ederler. Bir şekilde Briony onları görür, bu sırada kuzeni de saldırıya uğramıştır, ve bir şekilde Briony bunu Robbie'nin yaptığını söyler. Tanık olduğunu ve kendi gözleriyle gördüğünü söyler, bir şey görmediği halde, tabi ki Robbie cezalandırılır, beş yıl hapiste kalır, daha sonra savaş çıkınca cezası askerliğe, cepheye gönderilmek olur. 

Briony bunu bilerek mi yaptı mı bilmeden mi yaptı filmin ana konusu. 

Şimdi şöyle, artık kişisel fikirlerime geçiyoruz: 

Daha Çok Spoiler, Briony Karakteri, Filmin Sonu 

Briony bunu bilerek mi yaptı mı bilmeden mi yaptı filmin ana konusu demiştim, bence bilerek yaptı, hala yoruma açık olduğunu da düşünüyorum. 

Ben filmi izlemeden önce yorumları okumuştum, yorumları okumayı seviyorum, çoğunluk Briony'den tabi ki nefret etmiş ve bilerek yaptığını düşünmüş, ben de öyle düşünürüm zannediyordum evet, şu an yine öyle de diyorum yine, ama bence bilmeden yapma ihtimali hala var. İleride bir kamera sahnesi, flashback görüyorduk, asıl suçlunun yüzünü gördüğüne dair. ama şu an hatırlayamadığım bir şekilde ona da bir bahane bulmuştum: : D Olabilir de olmayabilir de diyebiliyorum, ama bir karar verip karakter üzerine konuşmam gerek, ve kızın suçlu olduğu da kesin, ve aslında daha çok inandığım şey de bilerek yaptığı: Bu arada kitabın alıntılarına bakarken, sanki kızın küçüklüğünden bahsedilirken yine bilerek yapmadığından bahsediyordu yazar üçüncü bir dilden, yine de soru işareti bırakayım. Bir de cidden korkmuştu kız bence, o yaşta travmatik de olabilir gibi geldi bana. 


Tuhaf bir şekilde Briony'den pek nefret etmedim, inanın neden ben de bilmiyorum. Aslında oyuncunun mimiklerini, bakışlarını beğenmemiş, negatif hissetmiş bile olabilirsiniz ama bana hikayenin kendisi çok inandırıcı gelmediği için, aman hapse girdiyse Robbie ne olmuş diye izledim sanırım, :d o duygu bana geçmedi, umrumda olamadığı için, inanmadığım için, kızmadım da çok. Evet, senaryo sorunu bu. 

Hikayenin kendisi pek inandırıcı değil gibi, mesela Cecilia ve Robbie'nin aşkını pek göremiyoruz, bize geçmiyor o, filmin bu ayağı aksak. Sadece bu olayı izleyip, Robbie'nin de hayatını detaylı görmemiştik öncesini mesela, ben öyle aman aman etkilenmedim. Evet filmi beğenmeden izledim, ama ne yapayım ödev... Sonunda kitap yazmaktan bahsetmesi de filmin sonunu önceden bilsem de beni pek şaşırtmazdı. Beğenmedim, evet. 

  Ödevde ne yazdım, Briony ne yapmış nerelerden bahsedebildim amatörce: Biraz psikolojik teoriler:

Briony, id'ine kurban olmuş dedim. :D  Ne diyeyim, Freud falandı ilk konumuz mesela. İd, bizim içgüdülerimizdir, ilkeldirler,  bunları ego ile kontrol ederiz dedim. O an onu cezalandırmak istedi, kendisini kontrol edemedi dedim. Süpergo, bizim ahlaki yanımız aslında, bir üst kurul, orası pek yardım edemedi sanırım. Kızcağız daha latency döneminde sayılır ego ve süperego o kadar da gelişmemiş olabilir dedim, yazıktır küçüktür evet. :D



Detayları tam hatırlamıyorum, ödev dosyamı arayacağım şimdi, bir saniye: :') Her şey sizin için, iki saat geçmiş: :( 

Adler, social interest kavramından bahsediyor, sosyal ilgi. Bu pek gelişmezse insanlar kendi dünyalarında yaşayabilirler, daha dogmatik bir yaşamları vardır, ve neyin doğru neyin yanlış olduğuyla ilgili katı görüşleri vardır. Gördüğü şeyin kötü olduğundan emin olması ve yeterince düşünmeden harekete geçmesi, cezalandırmak istemesi bundan kaynaklanabilir. Ayrıca Adler görmezden gelinmiş ya da şımartılmış çocuklarda social interest daha az olur diyor. Görmezden gelinmiş olanlar, güvensiz ve dışlanmış hissederlerken, şımartılmışlar, sabırsız ve duygularını uçlarda yaşayan tipler olabiliyorlar, ve eğer bir şeyi ilk onlar gördüyse, onlarındır görüşü olabiliyor. Daha çok şımartılmış gibi gözükse de, zaman zaman görmezden gelinmiş de olabilir dedim. Bu arada bütün bilgiler çok detaylı bir şekilde slaytlarda yazmıyordu tabi ki, internette Adler üzerine epey araştırma yapmam gerekti, zalimsin Dünya. :( Dünya'dan kastım nedir... 






Adler aynı zamanda "aşağılık kompleksi" 'nden bahseder. Hepimiz dünyaya yatersiz seviyede gelmişizdir ve bunu aşmaya çalışırız. Birçok çocuk bu yüzden hemen büyümek isteyebilir. Evet, ikinci bir spoiler, Briony'nin aslında Robbie'den hoşlandığını biliyoruz, bunu net bir şekilde gördük. Bu aşağılık kompleksini çok yaşayıp çok fazla hemen büyümek istediği için, ablası Cecilia'yı ve Robbie'yi de epey kıskanmış olabilir. 



İşte Freud'a göre nörotik bir anksiyete yaşıyor olabilir, cezalandırılacağından korkuyor, defans mekanizması olarak kitap yazıyor, aslında yüzleşmem iş oluyor, bir inkar içinde de sayılabilir falan filan. Ve hayatı boyunca kitap yazıyor, bir sublimation (arıtma, yükseltme diye geçiyor) tekniği, üreten, yaratan, pozitif bir şey yapıyor. 


                                                          (hayali mutlu sonları)

Cecilia'yı ya da Robbie'yi seçemedim, daha az malzeme vardı bence orada. 

Bu kadar. Ne olur birileri okusun.  Teşekkürler. 😢 






 

  




2 yorum:

  1. ahahah kısacık yazı yemin ederim size üç saatimi harcadım ben buna. :( ağlıyorum dostlar. hızlıca geçivermişim gibi gözüküyor ama inanın yazmak çok uzun iş. ik dakika olmadan okudum bitti ama üç saat sürdü. sorun bende sanırım. evet ağlamamalıyım.

    YanıtlaSil
  2. istatistiğe başlamıştım, keşke devam etseydim... istatistiğe çalışabilirdim. istatistiğe çalışabilirdim...

    YanıtlaSil

Yorum yaptığınız için şimdiden teşekkür ederim. :')

From 9 to 5 / Japon Romantik Komedi (?) Dizisi

  From 9 to 5 adı itibari ile bir ofis komedisi çağrıştırıyor, öyle olduğunu düşünüyordum.  (Posterini görmemiştim tabi, baksanıza şuna : ( ...